27 Kasım 2010 Cumartesi

New York'ta Beş Minare...

Mahsun Kırmızıgül ilk filmini çektiğinde ön yargılıydım (Beyaz Melek) 2 sene falan önceydi sanırım. Mahsun nasıl bir film çeker ki onun çektiği filme gidersem ne zevk alırım gibi düşünceler vardı kafamda(şarkılarından ve tarzından dolayı) birçok insan içinde böyleydi bu. O zamanlar öğrenciydim üniversitede.Birgün okuldan arkadaşlarla karar verip gittik beyaz meleğe ve ben gerçekten en etkilendiğim türk filmini izledim o gün. Gözyaşlarıma hakim olamadım arkadaşlarımda öyle. Hepimiz salya sümük çıktık filmden. Türk filmlerini izlemem pek, çok nadiren izlerim.Çünkü sıkılıyorum. filmler hep zengin kız fakir çocuk modunda aşamadılar kendilerini diye düşünüyorum türk filmleri senaristleri için. Ya sadece gülüyoruz ya da ağlıyoruz ama hiç düşünmüyoruz bu filmlerde!! Beyaz Melek'te düşündüm ben insanlığımı, hayatımı şimdi gencim ama yaşlandığımda ben de böyle mi olacağım diye ve ders verdi mahsun bu film de bence tüm gençlere siz de birgün yaşlanacaksınız diye! O günden sonra dedim ki Mahsun izlenir! Ardından Güneşi Gördüm'ü çekti. O da süperdi, müthiş beğendim..Hep mesajları var filmlerinde güncel sorunları işliyor. Çok güzel bu..

Dün akşamda apar topar birden sinemaya gidelim dedik new york'ta beş minareye. Evet filmin kadrosu süperdi. Haluk Bilginer'in oyunculuğu her zamanki gibi tartışılmaz güzeldi. Mahsun senaryo yazsın, yönetmenlik yapsın bence sadece. Çünkü bunların gerçekten hakkını veriyor ama oyunculuğu kötü..Mustafa Sandal'ın oyunculuğundan fazla beklentim yoktu zaten o da iyi sayılmazdı ama çok ta batmıyordu göze. Çekimler gayet iyiydi , sahneler güzeldi. Son sahnesi duygusaldı, gözyaşlarıma hakim olamadım ben yine..

Kısacası film genel olarak iyiydi verdiği mesajlar da öyle bu konuda birşey diyemem ama senaryoyu karışık buldum biraz ben. İzlemeye değer bir film olmuş yani sırf Haluk Bilginer için bile izlenir. Tavsiyemdir..

22 Kasım 2010 Pazartesi

İstanbul...

Hem senle hem de sensiz yapamıyorum be İstanbul!! Ne yapıcaz böyle bilemiyorum yani..Küçük bir şehire ya da ilçeye gittiğimde dinlendiğimi hissediyorum, hemen hemen her açıdan bu böyle oluyor..trafik yok, gürültü yok ohh rahat..insanlar samimi, sıcak..Herşey doğal sanki küçük şehirlerde..Çok dinleniyorum bu bir gerçek..Ama!! Seni de özlüyorum İstanbul'um neden acaba? En derin çıkmazlara sokan da sensin beni, en acı hıçkırıklara boğan da..neler neler yaşandı bu şehirde..şöyle bir bakınca hayatıma..Bir sen şahitsin hislerime bir de Allah..Moda, Beyoğlu vs ne çok anım var buralarda ne gözyaşları, ne kahkahalar..Nereye gidersem gideyim özlüyorum bu şehri..Neresini özlüyorum O'nu da bilmiyorum..Trafiği zaten bezdirdi, insanları desen malum..Tamam imkan çok sosyal açıdan her istediğin elinin altında ama bunlar içinde ciddi anlamda iyi bir gelirin olmalı ki rahat rahat yaşayasın..Allah'a şükür maddi açıdan beni bugüne kadar zorlamadın (babam sağolsun :)) ama manevi yönden böyle değil malesef..Bazen de diyorum ki iyi ki bu koca şehirde bunları yaşamışım herşeye alıştım zorluklara da göğüs germeyi öğrendim, zor insanlarla başa çıkmayı da  hatta vazgeçmeyi de..sanki 25 yılda 50 sene yaşamışım gibi büyüdüm..Kimi zaman çok yoruldum, tükendim, dibe vurdum ama Allah'ın izniyle kalkmayı da bildim..hem de daha da güçlenerek kalktım ayağa..işte bu yüzden seviyorumdur belki de seni İstanbul'um..Çünkü ben herşeyi bu şehirde öğrendim!!

8 Kasım 2010 Pazartesi

yolun açık olsun demek isterdim..


Bu aralar tarkan'ın kayıp (http://fizy.com/s/1ph1lm ) adlı şarkısını dinliyorum sürekli ve müthiş bir zevkle..sürekli dilimde sözleri..müziğe bayıldım süper ,sözleri de güzel aslında hüzünlü slow bir şarkı ama enteresan ben huzur buluyorum dinlediğimde..öyle tarkan'ın hayranı olan kızlardan da değilim genelde kızlar müthiş yakışıklı bulurlar bana öyle gelmedi hiç mesela..şarkılarını severim sesi de hoş ama öyle aman aman bir hayranlığım olmadığı için  cd sini falan almışlığım yoktur..denk gelirse bir yerlerde dinlerim yani..ama bu albümündeki şarkıları baya beğendim güzel hepsi hemen hemen fakat bu şarkısı beni ayrı bir mest etti..bir ayrılık şarkısı aslında huzur bulacak gibi değil sözleri ( bırakın huzuru tam depresyonluk) ama ben sesten müzikten acayip keyif aldım. Yolun açık olsun demek isterdim boğazım düğümlü sözlerim kayıp diyorum sabahtan akşama kadar :)


4 Kasım 2010 Perşembe

Dede evinde bayram..

Kurban bayramı yaklaştı bu bayram ailece taşköprü'ye (dede evine) bayram ziyaretine gideceğiz kısmetse. Dedemi ve ananemi sevindireceğiz, onların mutluluğuyla bizde mutlu olacağız. Dede evinde bayramlar buradaki gibi değildir. Sabah erkekler bayram namazına giderler, evin bayanları da erkekler namazdan dönene kadar kalkar bayram yemeğini hazırlamaya başlarlar..Sonra bayramlaşılır, küçükler büyüklerinin ellerini öper..Dede evinde bayramın ilk günü kahvaltı yapılmaz o güne özel bayram yemeği vardır..çorbasından, etine, tatlısına kadar herşey hazır olur ve ilk gün kahvaltı yerine bayram yemeği yenir.Sonra herkes en temiz en yeni kıyafetini giyer ve bekler bayramlaşmaya gelen misafirleri..Dedem ve anneannemin evi bayramlarda kalabalık olur, herkes saygısından sevgisinden gelir bayramlaşmaya..Eğer bayram kurban bayramıysa kesilen hayvan eve gelir ve akşam olunca başlanır kurban eti parçalanmaya..Verilecek olanlar paylara ayrılır...Birazı da eve bırakılır..ama en çoğu başkalarına verilir çünkü kurban kesmenin amacı budur en çoğunu kendine bırakmak değil..Dede evinde böyle geçer işte bizim bayramlarımız..Ama ne yalan söyleyeyim benim işime istanbul bayramları geliyor ben onu daha çok seviyorum..İlk gün akraba ziyaretinde bulunur diğer günler serbestsin..İster uyu ister arkadaşınla buluş ister evinde dinlen pek gelen giden de olmaz ..Zaten bu şehir insanı yeteri kadar yoruyor bayram da bari dinlenelim diyor insanlar iyi de yapıyorlar..Daha bayram gelmedi ama herkese iyi bayramlar dilerim şimdiden..Herkese Allah sevdikleriyle nice bayramlar geçirmeyi nasip etsin..

3 Kasım 2010 Çarşamba

Hayat..

Söylemesi ne kadar kolay değil mi? İki heceli beş harfli kısa bir kelime..'Hayat'
Ya yaşaması..yaşaması da öyle mi peki..? Bence hayır..yaşaması zor hayatı ve birçok insan içinde öyle..hatta herkes için öyle gibi birşey..Doğduğumuzda da ilk ağlamaz mıyız? Gözümüzü ilk açtığımızda hayata merhaba dediğimizde ağlıyoruz..korkuyoruzz ve hep korkuyla devam ediyoruz birşeylere..yada bizleri korkutuyorlar bir şekilde ve yaşımız büyüdükçe, sorumluluklarımız arttıkça daha çok korkuyoruz..Okul hayatı başlıyor sınavlara hazırlanıyoruz..illa iyi bir okulda eğitim görmeliyiz yaa başlıyoruz dershanelere vs..ve ya kazanamazsam diye korkuyoruz çünkü bize kazanamazsan iyi bir okulda ortaokul ve lise dönemini geçiremezsen iyi bir üniversiteye kazanamazsın korkusu veriyorlar veliler, öğretmenler..tabiki onlarda bunu bizim iyiliğimiz için yapıyorlar..Çünkü onlarda korkuyorlar birşeylerden..Sonra üniversite dönemi iyi bir üniversiteyi kazanamama korkusu çünkü bu seferde iyi bir üniversitede kazanamazsan iyi bir iş bulamazsın korkusu veriliyor bizlere(istemeden de olsa) hatta bırakın iyi bir işi iş bulmak bile hayal iyi bir üniversiteyi okuyamazsan bu ülkede!! Sonra evlilik dönemine giriyoruz..o da ayrı korku boşanmalar, aldatmalar bu kadar çokken..Bilemiyorum ama şöyle bir bakınca 25 yılımın neredeyse yüzde yetmişi korkuyla geçmiş..Çok yazıkk!!  Birçok insan belkide yaşadı bunların birçoğunu benim gibi..ya da bir şeylerin olmasından ya da olmamasından korktu..Korkuyla başlasakta ağlayarak merhaba desekte bu dünyaya..artık korkmayalım bir şeylerden korkutmasınlar..Ben korkmadan yaşamayı öğrenmeye başlıyorum sanırımm!!